14 Ocak 2018

Kumru'da Eğitim Yok Gibi/ Bekir AKKAYA

         
Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz Kanal 7 TV’de okulların tatile gireceği 19 Ocak Cuma günü tatile girmesi nedeniyle önemli açıklamalarda bulundu. Karnelerin öğrencilerin başarısını değil, verilenden ne kadarının kağıda dökülebildiğini veya dille ifade edilebildiğini gösterdiğini” ifade etti.    Yılmaz, öğrencilere tatilde dinlenmelerini tavsiye ederek, "Her zaman tatillere girerken Lütfen öğrencilerinize ödev vermeyin.' Hiçbir öğrenciye biz ödev verilmesini istemiyoruz."ifadesini kullandı. 
 “öğrencilere tatilde bol bol kitap okumalarını da tavsiye ederek, bunun öğrencilerin iç dünyasını zenginleştireceğini, onlara yol göstereceğini ve yarınlara umutla bakmalarını sağlayacağını” belirtti.
Bakan Yılmaz, “öğretmenlerden, öğrencilerini kitap okumaları ve bulundukları illerdeki yerleri gezmeleri konusunda yönlendirmelerini” talep etti.

         UYGULAMADA DURUM NASIL?

         Eğer yakın bir zamanda durum değişmemiş ise değişmemiştir büyük ihtimal ödev verme konusu sürüp gidiyor. Yeni sistemde ve yeni Türkiye her alanda olduğu gibi ülke genelinde bilhassa öğretmen camiasında pek anlaşılamıyor.  İdare kısımların da ise durum pek farklı değil. Onlar da günü kurtarma yoluna giderek eski alışkanlıklar hep devam ediyor.
         Dışarıdan hazır basılı ödevler para ile satın alınarak velilerden bilerek ve bilmeyerek para toplanıyor. Bu paralar alınırken ise hiçbir kayıt kesinlikle tutulmuyor.
         Bilhassa bazı emekli öğretmenler okullara gelerek bakanlığın yasakladığı bu basılı evrakları ve dergileri okullara bal gibi satıyor. Sınıflarda öğrencilere bu evraklar veriliyor. Tatil Kitabı ve bilmem ne kitabı adı altında çocuklara bunlar dayatılıyor.
         Bakanımız İsmet Yılmaz “Tatilde Kitap Okuma” önerse de bu hiçbir zaman pek uygulanmıyor. Çocuklar kesinlikle “Kitap okumaya özendirilmiyor.”

         KÜTÜPHANESİ VE KİTAPLIĞI OLMAYAN OKULLAR VAR

         İnanmayacaksınız ama okullarda kütüphanesi ve kitaplığı olmayan okullar var. Sınıflarda teftiş anında göstermelik kitaplıklar var. O kitaplarda yılsonunda toplanarak ya kaloriferde yakılıyor ya da devletin verdiği kitaplarla birlikte geri dönüşüme imha amacıyla gönderiliyor. Öğrencilerin okudukları kitapların isimleri sisteme girilmesi zorunluğu olduğu için bu rakamlar ve kitap isimleri kesinlikle yalandan yazılıyor. Bütün bunlara rağmen çok gayret gösteren öğretmenler olup bu öğretmenler de yan gelip yatan öğretmenler tarafından bir şekilde rahatsız ediliyor. Hatta “Mendil kapmaca gibi” ek ders ücreti alacam diye yalandan uğraş veren öğretmenler haksız yere ödüllendirilerek başarılı öğretmenlerin enerjileri bitiriliyor. Geçen yıllarda verilen ödüllerin haksız yere verildiği anlaşıldığından 15 Temmuz’dan sonra sessizce geri çekildi. Hatta bazı ödüllendirilen öğretmenler ihraç edildiğinden ödüller kendilerine verilemedi. Resmi yazı ile okullara bu ödüllerin iptal edildiği bildirildi.
         Bilindiği gibi ders kitapları da öğrencilere devlet tarafından ücretsiz veriliyor. Bu son derece yanlış. Hiçbir öğrenci velisi ve öğrenci okuyacağı kitabı kesinlikle para ile almalıdır. Yani evlere mutlaka kitap girmelidir. Mevcut durumda şu anda evlere hiçbir şekilde kitap girmiyor. Şu anda “kitabın okullarda da evlerde de hiçbir kıymeti ve önemi yok.” Keşke yıl boyunca gerçek manada belli sayıda kitap okuyan ailelere kitaplar ücretsiz verilse. Devlet büyüklerimize bu öneriyi hatırlatmak lazımdır. Kimse de internette kitaplar var, kütüphaneye gerek yok demesin. Dünyanın hiçbir yerinde Kütüphaneleri ve kitapları hiçbir şey şimdilik karşılamaz. Temassız hiçbir şey olmaz. Sanal evlilik, sanal arkadaşlık, sanal tatmin ve sanal kitap. Her birisi ve tüm sanallar bir yönü ile hayalidir. Eskilerin tabiri ile affınıza sığınarak tam da bir  “ŞEYTAN ALDATMASIDIR”
        
         GÖSTERMELİK OKUMA SEANSLARI DÜZENLENİYOR

         Gelen resmi yazıları yalandan yerine getirmek ve cevap yazmak amaçlı göstermelik okuma seansları düzenleniyor. Bu yalan seanslara diğer devletin kurum ve kuruluşları da alet edilerek iki de fotoğraf çekilip yazılar bir üst kurumlara gönderiliyor.
Amirlerine yaranma formatında yapılan bu uygulamalar okullarda da aynen uygulanıyor. Söz konusu okuma saatlerinde kesinlikle okuma saatleri denilen saatlerde kitap falan okunmuyor. Ama raporlar hazırlanırken bunlar etkinlik yapıldı olarak yazılara ve raporlara geçiriliyor.

TALİM TERBİYEDEN GEÇMEYEN KİTAPLAR OKULLARA SOKULMAMALI

Son zamanlarda kitap yazmak ticarete dönüştü. İmza günleri altında okullar güya yazarları okullarına davet ediyor. Hayatında hiçbir edebi eser okumamış bir şair tanımayanın yazdığı kişinin neyini okula sokuyorsunuz. Kelime bilmez, kavram bilmez. Hayatında yazar bilmez oturma bilmez, kalkma bilmez. Edebiyatın bir edep olduğunu bilmez. Bunları ne adına okullara model olarak sokuyorsunuz. Bu son derece sakıncalı ve tehlikeli. Bilgi ve birikim bu kadar ucuz değil. Bugünün bazı dipsizliğin asıl nedenlerinden en büyüğü geçmişte bu tür müsamahalarımız. Aynı şeyin tekrarları kesinlikle yapılmamalıdır.
Yazılan bazı şiirleri kitap denilen kaldırımlarda satılan kağıt parçaları vallahi seviyemizi de ortaya koyuyor. Okullarımız ve yetkililerimiz bu konuda duyarlı olmak zorunda. 

         “OKULLAR HAYAT OLSUN” PROJESİ NE OLDU ACABA?

         Milli Eğitim Bakanlığı bir ara çok önemsediği “Okullar Hayat Olsun Projesi” başlatmıştı. Okul bahçeleri ve okulun bilgisayar sınıfları velilere açılacak ve kullandırılacaktı. Hiç uygulanmadı. Öğretmen ve okul idareleri bu projeyi başarısız kıldı. Sebebi kendilerine iş çıkması ve velilere tepeden bakma, kafalarına göre okulları götürme niyetleri çoğunlukla bu projeyi uygulatmadı.

OKULLARIN PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ TAM REZALET

         Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya soktuğu bu proje eğer uygulamaya geçse tüm Türkiye’de başarısız okul kalmaz. Yıl boyu okullarda yapılan tüm etkinlik ve projeler öğretmen ve idarecilerin bir fiil yer almak zorunda olduğu bu proje maalesef okullarda uygulanmıyor. Uygulansa da tamamen yalan ve sahte.
         Okulla ilgili tüm bilgileri demirbaş ve öğrenci sayıları dahil tüm bilgileri önce okul müdürü doldurmak zorunda. Sonra okul idarecileri kendileri ile ilgili bilgileri ve yaptıklarını doldurmak zorunda. Kimse kimseyi görmeyecek ve etkilemeyecek. Herkes kendi şifre ve TC numaraları ile sisteme girmek zorundalar. Aynı uygulamayı öğretmen ve hatta okulda çalışanlar da yapmak zorundalar.
         Aynı bilgileri sınıf sınıf başkanları ve öğrenciler de girmek zorunda. Sonra okul aile birliği başkan ve üyeleri de yüzlerce aynı bilgileri girdikten sonra en son okulun öğrenci velileri de bilgileri girecekler.
         Sistem kısaca bu şekilde. Örnek olarak yüzlerce sorudan bir tanesi şöyle olsun. “okulunuzda kaç kez gezi yapıldı?”
         Ya da kaç kez veli ziyaretinde bulunuldu?
         Ya da kaç kez etkinlik düzenlendi…Aklınızdan geçen tüm sorular işte burada var. Benim dediklerim hakkı ile sizlere ulaşmış olsa zaten bilecektiniz. Ama işte böyle. Sizlere bunların hiç biri ulaştırılmıyor.
         Devam edelim.
         Bir okulda hiç gezi yapılmamış, hiç veli ziyaret edilmemiş ve hiç etkinlik düzenlenmemiş olsun.
         Ama müdür bunların hiç birine        “yapılmadı” diyemez. Derse orada durması biraz sıkar. Bu durumda müdür yardımcıları, öğretmenler bir araya gelerek bu soruları kendilerine uygun olarak cevaplarlar. Sonra öğrencilerinkisini her sınıf öğretmeni kendi doldurur. Ve devamla velilerininkini de öğretmenler. İşlem tamamadır. Okula laf gelmesin diye her şey olmasa da oldu gösterilir ve raporlaştırılarak gerekli yerlere iletilir.
         Genel durum böyledir.
         Tabi bizim veli de “bizim oğlan mendil kapmaca yarışmasından 3 adet madalya aldı, koşudan hediye yağmuruna tutuldu, birinci oldu, yok bilmem neyinci oldu diye öğünüp durur. Yıllar uzundur. O uyutanlar da yıllar sonra bulundukları yerlerde olmayacakları için bu döngünün hesabı hiç sorulmaz.
         Geçen yıllarda “Eğitim Şenliği adı altında yapılan etkinlikte benim bildiğim 250’nin üzerinde madalya dağıtılmış. Velinin birisinin çocuğuna “Mendil kapmacadan madalya verilmiş.” Geçen yıl bana da bir tenekeden bir plaket verildi. Meğer bu plaket tam 750 kişiye verilmiş. Bende zannettim ki bu teneke sadece bana verildi. Çünkü ödül olarak beni plaket aldı diye “KORGAN TEPE ALANA GEZİYE GÖNDERDİLER”.
         Diğerleri keyifte alemde…Plaket aldıklarından daha öncesinden çok fazla çalışıyorlarmış. Bu yıl yapılacak şenliklerde öğrencilere geçen yıldan çok fazla ödül dağıtılacakmış. Hedef verilecek madalya sayısı bini geçecekmiş. Bu madalyalardan öğretmen ve öğrencilere de dağıtılacakmış. Benimkisi duyum. Bunlardan velilere de verilse çok iyi olur. En azında plakatte verenin adı evimizin vitrinlerinin en müstesna yerinde kabak gibi durur ve görünür.  Bu projede bu yıl emin olun tutulur. Fikir babası olduğumdan bana da bir plaketi çok görmezsiniz sanırım. Ama bu kez Korgan’a göndermeyin. Bu kez ben Çamaş’ı istiyorum. Çünkü Çamaş’ta gelecek var. Ben öyle görüyorum.
         Bakanımız “ödev vermeyin buyurmuşlar…Çocuklar kitap okusun” buyurmuşlar. Tamam bakanım pek tutan olur mu bilinmez ama bizde pek alışkanlıklar değişmez. Öyle bir halimiz var işte…

VALİBEY KILIK KIYAFET VE SİYASET KONUSUNDA UYARIYOR
BİRİ ÇIKMIŞ : KİMSE BOŞUNA ORTALIĞI KARIŞTIRMASIN” DİYOR

        
Son olarak yetkililerimiz bir konuya açıklık getirsinler. Ordu Valimiz Sayın Seddar Yavuz kılık kıyafet ve siyaset konusunda  öğretmenleri uyarmıştı. Benim bu videoyu yayınlamamdan bazıları rahatsızlık duymuş bana aynen şöyle yazmışlar. İsmi:??????.......”kimse boşuna ortaligi karistirmasin ogretmenler Reisin sayesinde o tartişmayi çoktan bitirdi.Sayin valimiz yollarimizla ilgilensin artik.”
         Bana yönelik kullandığı bu cümleyi bu öğretmen Valimizin kendisine söylesin . Neymiş “reis hiçbir şekle benzemeyen kıyafeti bitirmiş.
         Öğretmen bana yönelik “kimse boşuna ortalığı karıştırmasın” diyor. Bana mı diyor Vali Bey’e mi diyor. İşine geldiğinde reis diyen bir çokları işine geldiğinde her fırsatta her şeyi  diyebiliyor.
         Ben buradan beni sürgün edenlere sesleniyorum. Vali Beyin sözünü ettiği kıyafet yönetmeliğine uyulmadığı gibi her fırsatta siyaset yapılarak işlerine gelmeyenlere her tür hakaret yapılıyor.
         Beni hiç yoktan sürgün edenler bunları da görmezler ise en üst yerlere kadar bu durumları ileteceğim.
         Yukarıda ki ifade bana değil Vali Bey’e…Kıyafet ve siyaset konusunda ortalığı karıştıran ben değil Vali Bey oluyor.  Ben karıştırıyor isem Vali Beyin bu ifadelerini yayınlamaya devam edeceğim. Asıl ortalığı karıştıranlar bana göre şu kıyafet ve siyaseti düşündükleri kadar öğrencileri ve okulunu düşünmeyenler…
         “Aynı cümlenin sonunda “ Valimiz yollarımızla ilgilensin artık” diyor. Akıl vermeyi de ihmal etmiyor.
         Beni Korgan’a sürgüne gönderenler bu türden yazıp çizip her türden siyasete giren öğretmen ve memurlara bir şeyler yaparlar her halde. Yapmazlarsa da kendileri bilirler. Ama ben bu tür bana hava atıp beni hala etkisizleştirmeye çalışanları deşifre etmeye, onları gerekli yerlere sayfamda ve resmi yollarla şikayete devam edeceğim. Bana ayar vermeye çalışanlar neden kendilerini bir kez yanlış yaptıklarını düşünemezler. Artık sizler devlet memurusunuz ben değil. Hani bazı siyasetçileri arkalarınıza alarak kendilerinizi güya bir yerlere getiriyorsunuz ya onlardan farkım yok. Oturduğu koltukta yediği fırçanın sonucunda koltuğunu terk eden zavallılar şimdilerde en önde yürüyerek makam ve mevki dağıtıyor . Ona mübah olan bana da helal. Yasal durumlar artık vatandaş olarak benim içim de geçerli. Ben o türden adamlar gibi yetik ve ezik değilim. İhtiyacım olan bir şey olursa devletimiz bu türden yaklaşımlara ihtiyaç duymadan vereceğine yürekten inanıyorum.
         Bakınız “Ben sizi işe alıyorum.” Diyen aracılara da devlet son olarak “taşeron” işçilerde noktayı koydu. Yakında “kendini devlet yerine koyarak ona buna nimet dağıtanlara da bir dur denilecek. Bıktı bu millet aracılardan ve şarlatanlardan.
         Devletten nimetlenerek devlete kafa tutanların devri bitiyor. Hala 15 Temmuz olmamış gibi davrananlar keşke bugün Osmaniye’de DEVLET BAHÇELİ’yi izleseydi. 15 Temmuz’dan çok önce yani Mit Krizine kadarki zamanlarda şu Fetöcü’ler” Ak Parti’de bizim devlette bizim “ diyorlardı. Ne oldu şimdi. Hala illa Fetö kafası değil hanki kafa olursa olsun bu kafada ise kendilerine bir çeki düzen versin. Devletin işlerini kendi işlerine dönüştürerek ortalığı karıştırmasın. Devlet kanun ve kurallarla devlettir. Valibeyimizin dediği gibi “ Devleti arkasına alıp gelişi güzel hareket hiçbir kamu görevlisinin işi değildir.
         Öğrencilere ödev vermeyin diyen bakanlığın sözüne uyulmama inadı ya da Valibeyin Kılık kıyafet ve siyaset konusundaki uyarısı bir kamu görevlisini neden rahatsız eder ki?
         Aslında sıkıntı başka…Ama biz bu filmi her gün izliyoruz ki, velilerimiz de halkta bu işi çoktan çözdü. Kimse halkın üstünde değil. Kimse devletin üstünde değil. Herkes bundan sonra işine geldiği gibi davranmamalıdır.
         Bu konularda yazmaya devam edeceğim.
         Selam ve dua ile…
         Bekir AKKAYA /14/01/2018 / KUMRU
VALİ BEYİN İLGİLİ VİDEOSU İÇİN: https://www.facebook.com/ORDUALTASTV/videos/951645921678462/

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...